Daracık Pencere

Bir kuş kondu boşluğa, ışık vurdu ilk kez!.. aylardır bekliyordu o anı!.. bulutlar dağılmış ışıklar yere hemencecik ulaşmıştı!..  gözlerini ışığa dikti hemen!.. yüzünü, kollarını; bir çırpıda gömleğini çıkardı ve gövdesini tuttu ışığa!..
Bulutların ortalığı sardığı çok olmuştu!.. günün biri yok tu ki bulutlar dağılsın ve güneş ısıtsın bedenini!..
Birkaç saniye sürmüştü tüm dünyayı bulutların sarması!.. bir çırpıda gökyüzüne hakim olmuşlardı!..Birden arttı aydınlık!.. kuş ötmeye başlamıştı!.. kollarını açıp vücudunu serdi ışığa!..
Bulutların geldiği günü hatırlamaya çalıştı biran!.. sonra korkup vazgeçti!.. bulutlar öyle karanlıktı ki sanki hep ordaydılar, tıpkı gece gibi, hep vardılar ama fark edilmiyorlardı!.. bir derin uykudan uyanmış gibi hissetti kendini!.. gözlerini kırpmamaya çalışıyordu!.. ışığı görüyordu,  ışığı hissediyordu!..
Sonra aşık kollarıyla saldırdı kuşa!.. kuş öylece sustu ve bekledi!.. büyüdü kuş!.. büyüdü ve sarıldı adam kuşa!.. kuş bağırdı;”doktooor!.. hasta ağır travmadan çıktı!..” sonra adamın yüzüne döndü hemşire ve konuştu onunla boğuk bir sesle; “beyefendi adınız neydi?” adam cevaplamadı!.. hemşire devam etti; peki şu söylediğiniz tekerleme ne anlama geliyor!..”
Adam suskunluğunu bozdu;”yuvarladılar ve vurdular, bağırdılar ve tartakladılar!.. öldürmediler ama canını aldılar, ben yalnızca bağlıydım!..”
Kuş ufalmaya başladı!.. boşluğa geri oturdu ve uçup gitti!.. gider gitmez ışık kesildi ve bulutlar zifiri karanlığı emretti!..