Introduce To A Little Anarchy/Bir Parça Anarşiye Giriş ( The Dark Knight )
Hollywood Sineması artık bildiğimiz üzere anti-kahramanlara konuşma hakkı verdi ve biz anti-kahramanlardan yana olduk. Gerçekleri onlardan duyuyoruz çünkü. Çünkü düzeni sevmiyoruz, çünkü düzen bizi uysallaştırdı,yabancılaştırdı, yaşamamızı makinalaştırdı ve biz bu yüzden çok kızgınız.
Artık elmanın eski tadını vermediği, büyük toplumsal projelerin denenip başarısız olunduğu , büyük anlatıların anlamını yitirdiği ve bu tecrübeler sebebiyle umutsuzluğun ve açıklayamadığımız belki de itiraf edemediğimiz bir karanlığın içine düştük.
Kimse bizi kurtarmayacak, Mesih çoktan şampanyasını doldurup Playboy kızları ile jakuzisine girdi bile.
Birilerinin kalkıp şunu söylemesi lazım ” Kurallarınız ve erdemleriniz umrumda değil, nerden geldiğini bilmediğim aktörelere uymam ben, büyük bir organizmanın geri dönüşüm kutusuna gönderilecek minik notlardan oluşmuyor hayatım ve uzaya fırlatan maymun değilim! Ben sadece ben olmak istiyorum !.. ”
Herkesin dilinin ucundaydı,söylenememişti ama birileri çıkıp söyledi. Ben ” Düzen bozuk hadi yeni düzen getirelim” diyenlerden bahsetmiyorum. Bilakis düzeni ortadan kaldıralım ve yerine bir düzen gelmesin diyenlerden, siyasal bir projesizlikten bahsediyorum.
Bugün ABD’de Eminem’i zirve yapan müziği olduğu kadar pop müzik kültürüne karşı takındığı tavırdır. Her şeyle dalga geçiyor, alay ediyor , üstüne üstlük bu mekanizmadan besleniyor ama yerine bir şey koymuyor. Amacı yok,hedefi yok işi sadece dalga geçmek.Hatta dalga geçtiği herkes kendine çeki düzen verse müzikte varoluş amacını yitirecek bu sarışın Rapçi, onun misyonu sadece yerden yere vurmak. Dengesiz, işte bu yüzden seviliyor.Asla örnek alınmayacak biri birden ilahlaşıyor çünkü topluma “zararlı” idoller lazım. Çünkü kural tanımıyor ve kuralsızlık ona gerçekleri dilediği gibi söyletebiliyor. İnsanların aradığı bu; Eminem, Tyler Durden ve The Joker gibi dilimizin ucundakileri bizim yerimize söyleyebilenler.
Tyler Durden’dan başlayalım ;
“Şimdi burada toplanmamızın tek sebebi var o da 1.kuralı çiğnemiş olmanız. ” derken insanların kuralların doğasına içten içe duyduğu gizli düşmanlığı yüze çarpıyor Tyler.
Zaten Tyler’ın istediği bu. Tyler kim mi ? Henüz tanışmadıysanız hala fırsatınız var iken o küçük ve edilgen hayatınıza devam edebilirsinz. Çünkü Fight Club filminin bu uçuk çocuğu Hollywood’un yarattığı en büyük Anti-Kahramanlardan biri.
O bir yıkım projesinin elçisi.Düzeni değiştirmek ya da başka bir sistem ile takas yapmak istemiyor. Pahalı arabalara binip güzel kızlarla havuza girmek değil amacı. Ya da büyük bir suçluyu yakalayıp kahraman olmak, düzenli uyku ile organik sebzelerle beslenmek de değil. O sadece yıkmak istiyor, işe kendinden başlıyor. Sistem içerisinde birey olamamış birinden beliriyor ve yavaş yavaş bir projesizliğin fikri olarak hafızamızda yer alıyor.
Biz kimin tarafındayız, evinde yemek yerine soslar bulunduran ve bir mobilya takımının ya da kravatın kendisini tanımlayabileceğine inanan, tüketim toplumunun simgesi olan Joe’nun mu yoksa ” Sahip oldukların sana sonunda sahip olur ” diye döktüren Tyler’Durden’ın mı?.
Elbette ” In Tyler We Trust ! ”
Son dönem ne kadar Anti-Kahramanlar çoğalsa da The Joker gibi vurduğu yerden ses getiren bir politik karakter gelmedi.
“Bütün bu yasaları,iyilikleri birer kötü şaka gibi.” derken Batman’in gözlerinin içine korkmadan bakabiliyor.
Doğru mu söyledikleri ,doğru. En güçlü yasa bile onu koyanlar tarafından gereğinde ihlal edilebiliyor. Sistem ya da düzen adı her neyse bütün bunlar sadece ilüzyün yaratan soğuk bir organizmadan ibaret. The Dark Knight filminden bahsedeceğim, evet. Çünkü karşımızda Anti-Kahramanlar dünyasının peygamberi yer alıyor.
Dc Comics’in neşeli ve şakacı The Joker’ini hiç bu kadar sevemezdim. Nerde sadece mafyanın adamı The Joker nerede Nolan’ın The Joker’i?.. Bu The Joker ile Tyler Durden’ın ortak noktaları var üstelik. İkisinin de gerçek adları bilinmiyor,nereden geldikleri bilinmiyor, kimlikleri yok,amaçları yok,kuralları yok ve en önemli ortak yanları sisteme doğaları gereği karşı olmaları.
İkisi de durduralamaz ve spontane. Bir hedefe doğru ateşlenmişler; bu Sistem denen yerleşik kontrol mekanizmasının bizi köleleştirmesinden kurtarıp doğal halimize dönmemizi sağlamaya… İkisi de kusursuz birer anarşist.
Biraz anarşi gerekiyor topluma sadece bu. Toplum zaten ondan sonra gerekeni yapacak, bu kandırılmışlığı üstünden atacak. Felsefik bir stratejileri var o da sadece sistemin imhası, sadece bu kadar ! Bu da sadece biraz benzin ve mermi ile mümkün olan şeyler…
Peki kaos onlara ne getirecek? Hiç bir şey!
Bu yüzden Fight Club unutulmaz , bu yüzden Batman’ı değil The Joker’i seviyor herkes.Çünkü eylemlerinden nokta kadar kişisel çıkar beklemiyorlar. Toplumun yalan dünyasına çomak sokmak onları eğlendiriyor.
Batman statükoyu temsil eden,erdemli,kuralları olan, kaosa karşı bir adam. Karanlık yönü canı cehenneme, ödip kompleksini aşamamış Gotham’ın şovalyesinin psikolojik sorunları umrumuzda değil.
The Joker’den tarafım ben çünkü bir ideali yok,erdemlere inanmıyor,idealsizliğin ve kaosun elçisi O. Tüm uğraşı tek bir noktada toplanıyor o da Sistem’in ne kadar zayıf olduğunu topluma göstermek.
İnsanların iyi ya da kötü hakkında hiç bir fikirleri yok sadece kendilerinin bile anlamadığı bir erdem için taraf olmuşlar, The Joker buna inanıyor ve film sonuna kadar bu argümanı destekliyor. O yüzden The Dark Knight herkes için arşivlik bir film olarak bir kahramanın değil bir anti-kahramanın mücadelesi olarak karşımıza çıkıyor.
Herkes The Joker’e tapıyor Batman’den ilham almıyoruz. Hatta canı cehenneme!
Sistemi temsil eden Batman’ın Kaos’u temsil eden The Joker’i durdurması imkansız. Çünkü kaosu durduramazsınız ve asla anlayamazsınız. O kendiliğinden gelir. Onunla mücadele edemezsiniz. Kurallarınız ya da erdemleriniz sizi kurtaramaz. Yaptığınız her plan Kaosu bırakın engellemeyi daha çok körükler.
The Joker bir kötü mü asla değil o zaten filmin içinde de belirtildiği gibi Batman’ı tamamlayan bir fikir. Sistemin olduğu her yerde bir The Joker olacaktır. The Joker zaten bunu söylüyor. “Sen beni tamamlıyorsun ” derken anlatmak istediği bu.Hangi açıdan tamamlıyor peki ? Batman de The Joker gibi sistemin varoluşunun doğal sonucu çünkü. Kurallar,erdemler,yasalar ve düzen eğer Batman’ın savunduğu gibi gerekli ve doğru olsaydı Batman’a gerek kalmazdı.Batman var ki The Joker var!..
Batman de gerekli The Joker’ göre, çünkü onun varlığı da aslında sistemin ortadan kaldırılması gerekliliğin bir ispatı. İkisi de toplumdan dışlanmışlar çünkü ikisi de bir şeyin farkında; Sistem ile ilgili ciddi bir sorun var. Anlaşamadıkları tek nokta Sistem’in ne olacağı sorusu?Batman Sistem kalsın hataları yönünü toplum düzeltir diyor, The Joker sistemin varlığı hata bırakalım insanlar onu çökertsin diyor ve mücadele başlıyor.
Ama Batman bir an olsun The Joker’i dinlemek yerine Sistemin Bekçiliğini yani Kara Şovalyeliğini seçiyor çünkü o da anlayabilmiş değil Kaos ‘u.
Kaos insanları daha iyi bir yere getirir mi ? Suçu önler mi ?..
Batman’ın Kaos’a olan korkusu bu sebepten,sistem çarpık olabilir ama düzeltilirse insanlar iyiye meylederse Sistem huzur ve refahı sağlayacak. Gerekli olan sadece iyilik için biraz Umut.
Öyle mi peki ? Kesinlikle değil.
İnsanlara yeteri kadar şans ve acı verirseniz korkunç bir canavara dönüşmeleri an meselesidir. Kurallar,arkheler, erdemler, yasalar ve otorite bir anda pembe bir yalan olur herkes için. Bütün bunlar sadece bir ilüzyondan ibaret, inanmıyoruz ama inanıyormuş gibi yapıyoruz.Bu şakadan kurtulmamız lazım.
Suçun varlığı aslında yasaların varlığına bağlıdır ve otoritenin olduğu her yerde suç olacaktır.
Kaos terimi hemen olumsuz çağrışımlarda bulundurmasın. İyi ve kötünün ne olacağını seçme hakkımız var değil mi ?
Ve Gothamlılar, Batman gibi,Sistem bozuk ama düzeltilebilir hala umut var diyerek onu onarmaya çalışarak değil The Joker gibi onun imhasını bir an önce sağlarlarsa iyi ya da kötü terimlerine ihtiyaç duymayacak ve adaletin gelmesini sağlayarak ancak huzuru bulacaklardır.
Çünkü iyi ve kötünün ne olacağı sorusu Sistem’in değil Kaos’un belirleyebileceği bir sorundur ve herkes iyi ile kötü arasında bir çizginin olmayacağını artık en azından Harvey Dent’ten öğrenebilir.
Tyler Durden’ın günümüz tüketim toplumunu topa tuttuğu Fight Club’ın DVD’sinin yanına,The Joker’in günümüz ahlak ve adalet anlayışına yeni bir bakış açısı getirdiği The Dark Knight filmini eklemeyi unutmayın. Ve üzerine yazın ” Introduce To A Little Anarchy “.
Bir ara The Joker, Harvey Dent ( Two Face ) ile konuşurken şu sözleri duyar gibi oldum;
” Ancak sahip olduğun her şeyi kaybettiğinde gerçekten özgür sayılırsın… Artık özgürsün Harvey Dent … ”
Kaos size yol göstersin !
Not; Girişteki uyarıya rağmen bu yazıyı okudunuz değil mi ?..
normalde bu sitede kimsenin görüşleri eleştirilemez. ama iyi niyetine sığınarak kendi düşüncemi kısaca yazmak istiyorum. bence, bu sistem kendi muhaliflerini kendisi yaratıyor, kasıtlı olarak, ki gerçekten başkaldırmak isteyenler o sanal muhalefetin içinde kontrol altında olabilsinler diye. yazıda kendi ağzınla son yıllarda hollywood’un bu tip anti-karakaterler, ‘anarşist’ ler yarattığını. bu sistem tarafından yaratılıyorlar ve insanları bireyselciliğe itiyorlar.
son olarak yazım yönünden de birşeyler söyleyeyim de duruma uygun olsun:) güzel anlatmışsın düşüncelerini. kafa karıştırıcı ve sıkıcı değil. belki bir ara bu yazıya karşılık kendi düşüncelerimi başka bir eleştiri yazısında yazarım. kapışırız:))
normalde bu sitede kimsenin görüşleri eleştirilemez. ama iyi niyetine sığınarak kendi düşüncemi kısaca yazmak istiyorum. bence, bu sistem kendi muhaliflerini kendisi yaratıyor, kasıtlı olarak, ki gerçekten başkaldırmak isteyenler o sanal muhalefetin içinde kontrol altında olabilsinler diye. yazıda kendi ağzınla son yıllarda hollywood’un bu tip anti-karakaterler, ‘anarşist’ ler yarattığını. bu sistem tarafından yaratılıyorlar ve insanları bireyselciliğe itiyorlar.
son olarak yazım yönünden de birşeyler söyleyeyim de duruma uygun olsun:) güzel anlatmışsın düşüncelerini. kafa karıştırıcı ve sıkıcı değil. belki bir ara bu yazıya karşılık kendi düşüncelerimi başka bir eleştiri yazısında yazarım. kapışırız:))