Hep beraber bir hikâye..
Merhaba. Sitemiz yazarları tarafından, hep beraber bir hikâye yazma projesine ne dersiniz? Bence olumlu ve ılımlı yaklaşırsınız. Bu yaklaşımınızdan dolayı hepinize minnettârım. Başlıyorum müsaadenizle..
_____________________________________________________________________________________________
Geceydi.. Sokak lambasının ışığı, rutubetli duvara yansıyordu. Genç adam, bütün hiddetiyle uyandı. Uyanma sebebi hayli ürkütücü olsa gerek ki; uyandığında kafasını açık kalmış pencereye çarptı. Kafasından akan kanlar, onu lavaboya gitmeye zorladı.. Rahatsız edici ve seri adımlarla, lavaboya doğru koştu. Aynaya baktığında, kafasından pekmezi akıyor hâldeydi. Hemen su ile kafasını yıkadı. Sonra ecza dolabından çıkardığı pamuk ve kolonya ile, kafasına dezenfekte yaptı. Sonra bir elbezi ile, kafasını sardı.
Bir elinde bez ile kafasını tutarken, yatağına gelip uzandı. Kafasını çevirip yatağının hemen yanındaki saate baktı. Dijital saat 02:15’i işaret ediyordu. Genç adam, kanayan kafasını nasıl durduracağını düşünüyordu. “Acaba hastaneye mi gitsem?” diye içinde bir tedirginlik vardı. Ama bir süre sonra “Amaan, bu kadar kandan adam mı ölür.. Yat uyu işte Salih, yarın erken kalkacaksın..” diyerek kendini ikna etti ve uyumaya başladı. Güneşin ilk ışıkları, sokak lambasının ışıklarıyla nöbet değişimi yaptı. Yan komşusunun horozları, her sabah olduğu gibi bu sabah ta öterek uyandırdı Salih’i…
Devamını bekliyoruz.
Salih o çok bilindik vaktinde kalkan memurlardandı. Düzenli adamdı, bir gün bile işe geç kalmamıştı. Ama işe gidene kadar kafasını yerden kaldırmaz,kimseye de selam vermezdi. Çok önemli vaktinde yetişilmesi gereken bir iş gibi bakardı kütüphaneciliğe. Her gün yığınla kitapla uğraşırdı. Başkalarına angarya gelen bu iş oysa Salih için tam bir zevkti. Toplam 4000 nüfuslu bir kasabada kütüphane sorumlusu olmak çoğuna sıkıcı gözükse de Salih hiç umursamıyor, sabah 9’da açtığı kütüphanesinde bütün rafları tek tek kontrol ediyor ve yaklaşık olarak 3 aydır kimse uğramamış ve tek bir kitaba bile dokunmamışken o usanmadan rafları kontrol ediyordu.
Kitaplar yerli yerindeydi zaten kim gelip kütüphaneden kitap ödünç alacaktı ki ? Salih masasına uzandı ona göre heyecanlı bir hayat zevksizdi. İlk geldiği gün Belediye Reisi’nin ” Genç adamsın sıkılmayacak mısın kütüphanede tüm gün oturmaktan ? ” diye yaptığı şakadan hoşnut olmamış ” İnsanlar kıyıcıyken kitaplara güvenebilirim sadece ” diye cevap vermişti.
Her zaman yaptığı gibi bir kitap seçecek onu akşam 5 e kadar kimsenin zaten gelmeyeceğini bildiği için okumaya dalacaktı. Felsefe kitaplarının bulunduğu Rafa doğru eğildi. Kara kaplı bir kitap gördü. Gözlerine inanamadı Salih.Adı gibi emindi böyle bir kitabın daha önce olmadığına! Onu oraya kim koymuştu? Yoksa daha önce fark etmemiş miydi ? Üstelik bu kitabın sıra numarası da üzerinde yazmıyordu! Salih çok şaşırdı,şaşkınlığını atamadı önce. ” Bu kitap nereye ait diye acaba ? ” sorusuyla uzandı aldı kitabı eline.
Kitabın adı yoktu !.. Evet, yanlış görmüyordu! Adı olmayan bir kitabı tutuyordu elinde Salih. Şaşkınlık ile kitabın ilk sayfasını açıyorken birden kütüphaneye birisi girdi.
DEVAMINI DA SİZ EKLEYİN
Salih o çok bilindik vaktinde kalkan memurlardandı. Düzenli adamdı, bir gün bile işe geç kalmamıştı. Ama işe gidene kadar kafasını yerden kaldırmaz,kimseye de selam vermezdi. Çok önemli vaktinde yetişilmesi gereken bir iş gibi bakardı kütüphaneciliğe. Her gün yığınla kitapla uğraşırdı. Başkalarına angarya gelen bu iş oysa Salih için tam bir zevkti. Toplam 4000 nüfuslu bir kasabada kütüphane sorumlusu olmak çoğuna sıkıcı gözükse de Salih hiç umursamıyor, sabah 9’da açtığı kütüphanesinde bütün rafları tek tek kontrol ediyor ve yaklaşık olarak 3 aydır kimse uğramamış ve tek bir kitaba bile dokunmamışken o usanmadan rafları kontrol ediyordu.
Kitaplar yerli yerindeydi zaten kim gelip kütüphaneden kitap ödünç alacaktı ki ? Salih masasına uzandı ona göre heyecanlı bir hayat zevksizdi. İlk geldiği gün Belediye Reisi’nin ” Genç adamsın sıkılmayacak mısın kütüphanede tüm gün oturmaktan ? ” diye yaptığı şakadan hoşnut olmamış ” İnsanlar kıyıcıyken kitaplara güvenebilirim sadece ” diye cevap vermişti.
Her zaman yaptığı gibi bir kitap seçecek onu akşam 5 e kadar kimsenin zaten gelmeyeceğini bildiği için okumaya dalacaktı. Felsefe kitaplarının bulunduğu Rafa doğru eğildi. Kara kaplı bir kitap gördü. Gözlerine inanamadı Salih.Adı gibi emindi böyle bir kitabın daha önce olmadığına! Onu oraya kim koymuştu? Yoksa daha önce fark etmemiş miydi ? Üstelik bu kitabın sıra numarası da üzerinde yazmıyordu! Salih çok şaşırdı,şaşkınlığını atamadı önce. ” Bu kitap nereye ait diye acaba ? ” sorusuyla uzandı aldı kitabı eline.
Kitabın adı yoktu !.. Evet, yanlış görmüyordu! Adı olmayan bir kitabı tutuyordu elinde Salih. Şaşkınlık ile kitabın ilk sayfasını açıyorken birden kütüphaneye birisi girdi.
DEVAMINI DA SİZ EKLEYİN
Gözlerini ona doğru yürüyen insan figürüne çevirdi. Sanki onu çok önceden de tanıyormuş gibi neşeli bir şekilde ona doğru geliyordu. Sanki çok sıkı bir arkadaşıyken birkaç yıl ayrı kalmış gibi! Ve görüşmenin mutluluğuyla yürüyordu yabancı. Elini Salih’e uzattı. O da sıkmak için elini uzattı fakat eline dokunamadı. Tekrar denedi… Dokunamadı! “Ne oluyor?!” diye şaşırdı Salih. Yabancı güldü;
-Niye şaşırdın?
-Neden sana dokunamıyorum?!
-Şu ana kadar kime dokunabildin ki?
-Tanıdığım herkese!..
-Peki ne kadar samimiydin? Ne kadar sevgi vardı içinde onlara dokunurken?
-…
Yabancı birden ortadan kayboldu! Salih iyiden iyiye şaşırmış bir o kadar da korkmuştu. Kalbi hızlı hızlı atmaya başladı. Birden masasına koyduğu kara kaplı kitabın sayfası açıldı! Salih irkildi önce sonra kitaba yöneldi. Biraz şaşkın biraz da korkmuş olarak sandalyesine oturdu. Okumaya başladı;
“Neden bu kadar yalnızsın? Ne kadar kolay değil mi sevgini saklamak? Neden uzak kalmak istiyorsun? Merak ettiğin bu kitapsa,o senin vicdanın!”
Birden sıçradı Salih. Yastığı kan içindeydi. Dijital saate baktı. 04:15… 2 saat olmuştu henüz yeniden uyuyalı…
Devamını da siz getirin..
Gözlerini ona doğru yürüyen insan figürüne çevirdi. Sanki onu çok önceden de tanıyormuş gibi neşeli bir şekilde ona doğru geliyordu. Sanki çok sıkı bir arkadaşıyken birkaç yıl ayrı kalmış gibi! Ve görüşmenin mutluluğuyla yürüyordu yabancı. Elini Salih’e uzattı. O da sıkmak için elini uzattı fakat eline dokunamadı. Tekrar denedi… Dokunamadı! “Ne oluyor?!” diye şaşırdı Salih. Yabancı güldü;
-Niye şaşırdın?
-Neden sana dokunamıyorum?!
-Şu ana kadar kime dokunabildin ki?
-Tanıdığım herkese!..
-Peki ne kadar samimiydin? Ne kadar sevgi vardı içinde onlara dokunurken?
-…
Yabancı birden ortadan kayboldu! Salih iyiden iyiye şaşırmış bir o kadar da korkmuştu. Kalbi hızlı hızlı atmaya başladı. Birden masasına koyduğu kara kaplı kitabın sayfası açıldı! Salih irkildi önce sonra kitaba yöneldi. Biraz şaşkın biraz da korkmuş olarak sandalyesine oturdu. Okumaya başladı;
“Neden bu kadar yalnızsın? Ne kadar kolay değil mi sevgini saklamak? Neden uzak kalmak istiyorsun? Merak ettiğin bu kitapsa,o senin vicdanın!”
Birden sıçradı Salih. Yastığı kan içindeydi. Dijital saate baktı. 04:15… 2 saat olmuştu henüz yeniden uyuyalı…
Devamını da siz getirin..
birden kulakları uğuldadı. sanki beyni patlayacak gibiydi. başı ağrıyordu! çok ağrıyordu. katlanamaz hale geldi! çığlıklar atmaya başladı! yatağın içinde debeleniyor, azıcık kalan saçlarını yolmak istiyordu! yer titremeye başladı! ne yapacağını şaşırdı! gözlerini açamaz, ayakta duramaz hale geldi ve tekrar sıçradı! Rüya içinde rüya görmek pek de adeti değildiaslında. gözlerini açtığında o sakin kütüphanin eski masanında sızıp kalmış olduğunu fark etti. kel kafasındaki taze yara açılmış, tekrar kanıyordu. kara kaplı kitabın kapağı kana bulanmıştı. ilk baktığında adı olmayan kitabın kan rengi bir adı vardı artık…
adını okumaya çalıştı kitabın, ama gözleri uykunun etkisiyle hala bulanık görüyordu. itiverdi kitabı kenara. bulanık bakan gözleriyle duvardaki saate baktı. saat 14:15 i gösteriyordu. ‘ah öğle yemeğini kaçırdım’ diye fısıldadı kalkmak için zorlandığı masa da debelenirken!
koridordan gelen ve gittikçe yaklaşan ayak seslerine takıldı kulağı! sesler gittikçe yaklaşıyor ve ayak sesleri çoğalıyordu. inanamadı. toparlanmaya çalıştı. kafasından akan kanı unuttu bir an. çocuksu bir sevinç doldu içine hafif tedirginlikle karışık.
duyduğu ayak seslerinden gelen değil gelenler olduğunu fark etti.
içeri bir kaç takım elbiseli uzun boylu adam girdi. elini sıkmak için ilk hamleyi yapan adam yüzünü ona döndüğünde birden donup kaldı bizim kel kütüphaneci. rüyasında gördüğü adam bizzat karşısında aynı sırıtık ifadeyle ona doğru geliyordu! gözü kara kaplı kitaba takıldı. o kitapla bu adamların bir bağlantısı olmalı diye geçirdi aklından. aklından bu fikir geçer geçmez diğer dört adam da ona çevirdi kafasını. sesli mi düşündüm diye fısıldadı bu sefer.
siyah takım elbiseli adam sol elini uzatmış ona doğru yaklaşmaktaydı. diğer eli cebinde, ince bacaklarını saran pantolonun paçaları adımlarıyla beraber havalanıyordu. adam yaklaştıkça zaman zayıflıyor, yavaşlıyor sanki…
birden kulakları uğuldadı. sanki beyni patlayacak gibiydi. başı ağrıyordu! çok ağrıyordu. katlanamaz hale geldi! çığlıklar atmaya başladı! yatağın içinde debeleniyor, azıcık kalan saçlarını yolmak istiyordu! yer titremeye başladı! ne yapacağını şaşırdı! gözlerini açamaz, ayakta duramaz hale geldi ve tekrar sıçradı! Rüya içinde rüya görmek pek de adeti değildiaslında. gözlerini açtığında o sakin kütüphanin eski masanında sızıp kalmış olduğunu fark etti. kel kafasındaki taze yara açılmış, tekrar kanıyordu. kara kaplı kitabın kapağı kana bulanmıştı. ilk baktığında adı olmayan kitabın kan rengi bir adı vardı artık…
adını okumaya çalıştı kitabın, ama gözleri uykunun etkisiyle hala bulanık görüyordu. itiverdi kitabı kenara. bulanık bakan gözleriyle duvardaki saate baktı. saat 14:15 i gösteriyordu. ‘ah öğle yemeğini kaçırdım’ diye fısıldadı kalkmak için zorlandığı masa da debelenirken!
koridordan gelen ve gittikçe yaklaşan ayak seslerine takıldı kulağı! sesler gittikçe yaklaşıyor ve ayak sesleri çoğalıyordu. inanamadı. toparlanmaya çalıştı. kafasından akan kanı unuttu bir an. çocuksu bir sevinç doldu içine hafif tedirginlikle karışık.
duyduğu ayak seslerinden gelen değil gelenler olduğunu fark etti.
içeri bir kaç takım elbiseli uzun boylu adam girdi. elini sıkmak için ilk hamleyi yapan adam yüzünü ona döndüğünde birden donup kaldı bizim kel kütüphaneci. rüyasında gördüğü adam bizzat karşısında aynı sırıtık ifadeyle ona doğru geliyordu! gözü kara kaplı kitaba takıldı. o kitapla bu adamların bir bağlantısı olmalı diye geçirdi aklından. aklından bu fikir geçer geçmez diğer dört adam da ona çevirdi kafasını. sesli mi düşündüm diye fısıldadı bu sefer.
siyah takım elbiseli adam sol elini uzatmış ona doğru yaklaşmaktaydı. diğer eli cebinde, ince bacaklarını saran pantolonun paçaları adımlarıyla beraber havalanıyordu. adam yaklaştıkça zaman zayıflıyor, yavaşlıyor sanki…
birden saate gözü kaçtı ve salisenin hızla ilerlediğini farkettiği andaki korkula karşısında duran takım elbiseli adama bir gülümsedi ve uzattıgı elini sıkmak istedi – belkide bu sefer cidden artık kütüphanesine insanlar geliyordu , buna sevinmeliydi – fakat uzattıgı ele yine dokunamayınca birden bütün umudu gitti . Korkmadıgnı farketti bu sefer dokunamadıgı insan figüründeen ! hemen kitaba döndü ve kitabın kendiliğinden kapandıgını ve o takım elbiseli insanlarında bi anda yok oldugnun farkına vardı . Anlamıştı artık – Sanırım kimse gelmediğinden dolayı artık halüsinasyon görmeye basladım – diye düşündü ve gülümseyerek kafasındaki yarasını dezenfekte etmeye devam etti . Kitabını yerine koyup, artık eve gitmeyi düşünürken kütüphaneden tek tük sesler duyuluyordu sanki birisi tıkırdayan eskimiş tahtalara basıyor ses cıkarmamaya calıssa da onlar tıkırdıyordu . İçini bir ürperti kaplasa da aldırmaması gerektiğini düşünerek kendi okudugu kitabı eline alıp anahtarınıda yavasca alıp çıkış kapısına dogru yürüdü . Sesde onla birlikte gelmeye calısıyordu sanki! arkasına döndüğünde yok oluyor, yürümeye devam ettiğinde yine başlıyordu. Neyseki kütüphaneden cıktıgında sona eren bu gizemli ses aslında şehrin gürültüsnde kaybolmuştu .
Yagmur yagıyordu sokakların karanlık ama loş ışıgında .. paltosunun yakasıyla bogazlarını kapatarak eve dogru yürüdü , evi yakındı kütüphaneye . Eve vardıgında onu bekleyen biris vardı ! tam anahtarı kapının girişine koydu ve cevirmeye calısırken içerden birisi kapıyı açtı içerisi karanlık , kapının arkasında birisi bekliyordu onu! kim olabilirdi ?! pek tanınmıyordu da o kasabada pek insanla ilişkiside olmamaıştı veya bir suç falanda işlememişti!
Kapıyı aralayıp meraklı gözlerle içeri bir adım attı …
birden saate gözü kaçtı ve salisenin hızla ilerlediğini farkettiği andaki korkula karşısında duran takım elbiseli adama bir gülümsedi ve uzattıgı elini sıkmak istedi – belkide bu sefer cidden artık kütüphanesine insanlar geliyordu , buna sevinmeliydi – fakat uzattıgı ele yine dokunamayınca birden bütün umudu gitti . Korkmadıgnı farketti bu sefer dokunamadıgı insan figüründeen ! hemen kitaba döndü ve kitabın kendiliğinden kapandıgını ve o takım elbiseli insanlarında bi anda yok oldugnun farkına vardı . Anlamıştı artık – Sanırım kimse gelmediğinden dolayı artık halüsinasyon görmeye basladım – diye düşündü ve gülümseyerek kafasındaki yarasını dezenfekte etmeye devam etti . Kitabını yerine koyup, artık eve gitmeyi düşünürken kütüphaneden tek tük sesler duyuluyordu sanki birisi tıkırdayan eskimiş tahtalara basıyor ses cıkarmamaya calıssa da onlar tıkırdıyordu . İçini bir ürperti kaplasa da aldırmaması gerektiğini düşünerek kendi okudugu kitabı eline alıp anahtarınıda yavasca alıp çıkış kapısına dogru yürüdü . Sesde onla birlikte gelmeye calısıyordu sanki! arkasına döndüğünde yok oluyor, yürümeye devam ettiğinde yine başlıyordu. Neyseki kütüphaneden cıktıgında sona eren bu gizemli ses aslında şehrin gürültüsnde kaybolmuştu .
Yagmur yagıyordu sokakların karanlık ama loş ışıgında .. paltosunun yakasıyla bogazlarını kapatarak eve dogru yürüdü , evi yakındı kütüphaneye . Eve vardıgında onu bekleyen biris vardı ! tam anahtarı kapının girişine koydu ve cevirmeye calısırken içerden birisi kapıyı açtı içerisi karanlık , kapının arkasında birisi bekliyordu onu! kim olabilirdi ?! pek tanınmıyordu da o kasabada pek insanla ilişkiside olmamaıştı veya bir suç falanda işlememişti!
Kapıyı aralayıp meraklı gözlerle içeri bir adım attı …