Sahi aşk nedir ?
Aşk nedir? diye sordu genç adam.
Bilge adam yüzünü cama cevirmiş kendi yansımasını seyrediyordu. Nedense camlara ayna niyetiyle bakmak çok bilindik bir hareketti.
“Aşk kişinin kendine ulaşma çabasıdır” diye yanıtladı ihtiyar.
Delikanlı durdu,düşündü sevdiği kızları. Bağlantı kuramadı kendini aptal gibi hissetti.
Sonra kızdı bu yaşlı adama,anlaşılmaz cevaplar vermek bilgelik alameti falan değildi,iyi biliyordu.Vurdu kapıyı gitti… Ardında üç beş saniyelik bir gürültü bir de anlamsızlık bırakarak.
Köşede bir dilenciye rastladı,sakalları o kadar uzundu ki bu ihtiyar dilencinin,ilk etapta o iğrenç kokusu ile sakalı göze çarpıyor ve yüzü neredeyse hiç görünmüyordu.
Yaklaştı dilenciye cebinden bir kaç bozuk para verdi.
“Aşk nedir ? Bilirsen tüm paramı vereceğim” dedi.
“Aşk kişiyi mutlu edecek duygunun adıdır” dedi dilenci. Mutlu olduğu anları düşündü.
Boşuna vermişti paraları,çok kızgındı. ” Ne kadar fakirim ” dedi yürümeye devam etti.
Düşündükçe dalgınlaşıyor ,dalgınlaştıkca üzülüyordu.
O dalgınlıkla bir adama çarptı. Adam simsiyah giyinmişti ve ve bu siyahlık onu o kadar zayıf gösteriyordu ki içinden güldü önce.
” Aşk nedir ? ” diye sordu.
“Aşk acı çekmektir ” dedi. Hak verdi önce sonra sordu kendine ” Acı çekmek güzel bir şey midir ?”.
Keşke hiç sormasaydım dedi.Yürümeye devam etti.
Yorulmuştu, bir büfeye uğradı. Su istedi su alırken biraz laubali bir şekilde ” Aşk nedir ?” diye sordu.
Büfedeki adam ” Susamadan su içmektir” dedi. Hoşuna gitti bu söz. Ama içinden cevabın bu olmadığına emindi.
Parayı verdi ve ” üstü kalsın ” dedikten sonra uzaklaştı oradan.
Oturdu,etrafı seyretti. Elele tutuşanları, sıkıntılı yürüyenleri… Neydi aşk? Neden vardı? Nerden geliyordu ?
Yanına gözlüklü bir adam oturdu elindeki gazeteyle. Gazeteye bir göz attı hep aynı cinnet haberleriydi. Mırıldanarak sordu.
“Aşk nedir?”
” Türümüzün devamı için tabiatın onadığı bir oyun,erotizmin estetize edilmiş hali ” dedi gözlüklü adam.
Güzel cevaptı ama canını sıktı bu cevap. İçinden bu adamı dövmek geçti bir ara. Kalkmalıydı…
Terlemişti,cebinde para kalmamıştı. Elini yüzünü yıkamak istedi. Caminin avlusunda bedava çeşmeler vardı. Daldı içeri.
Abdest alan bir adama sordu.
“Aşk nedir? ”
” Hakkı bulmaktır ” dedi sofi. Çok yavan geldi bu deyiş.
Bir daha buraya uğramamalıydı. Terini gömleğine sildi. Uzaklaştı oradan tek bir damla su akıtmadan.
Ne yapmalıydı. En iyisi eve gidip uyumalıydı. Sanki herkes bir şey söylüyordu kendine.
Bağırdı ” Tanrım sağır et kulaklarımı,duymak istemiyorum söylediklerini !!!”.
Eve gelince aynaya baktı. Aynaya bir yumruk attı. Eli kanadı ama canını yakan elinin kesilmesi değil aynadaki görüntüsüydü asıl. Kimdi kızdığı ayna mı kendisi mi ? Bilmiyordu…
Uyumalıydı. Gözlerini kapattı.
Bir kız gördü düşünde… Bembeyaz elbisesi bu yüzü net olmayan kıza yaklaştı, kız elleriyle kapattı çocuğun dudaklarını;
” Aşk benim !” dedi çocuğun sormasına izin vermeden.
Uyandı çocuk, aklı düşünde kaldı… Sahi aşk o’muydu ?..
Cevabı bulmuş muydu?
Günlerce düşündü bu rüyayı ve bu soruyu bir daha kimseye sormadı.
Ama bu çocuk o günden sonra o düşü asla hatırından çıkaramadı …
ay çok romantikk =)
herkezin görüşü kendine tabiki ama,aşk dediğin” karnında kelebeklerin uçuşmasıdır”,
binbir renge bulanıp,hayallere kabuslara salandır,gece acıtan gündüz sancıtandır,ve aşk ölümden sonra sana kalandır!! ..
nie böle yazdımki şimdi ben!!
🙂
ay çok romantikk =)
herkezin görüşü kendine tabiki ama,aşk dediğin” karnında kelebeklerin uçuşmasıdır”,
binbir renge bulanıp,hayallere kabuslara salandır,gece acıtan gündüz sancıtandır,ve aşk ölümden sonra sana kalandır!! ..
nie böle yazdımki şimdi ben!!
🙂