HAYATIMIN SON AŞKI
Bir aşk ki benimki imkansızlığın ardından doğmuş başka bir imkansızlık. Tam iki senenin getirdiği iki başarısız denemeden sonra artık kendimdeki doğruluk ve dürüstlükten doğan inandırıcı olamama hissinin ızdırabını iyice içimde hissetmeye başlamışken imkansızlıktan başka bir imkansızlığa geçiş yapmıştı yaralı kalbim. Önceleri onu çok seviyordum iki seneden beri yaşadığım yeni şehrimdeki gerçek anlamda bana ilk açılan ve benim ilk açıldığım tek insandı. O da benden farklı sayılmazdı. Onunda kendine göre ailevi ve gönül yaraları vardı ve birazda kendi cinsimin neler düşündüğünü ondan daha iyi bildiğim için; onu uyarmama karşın sanki kendi görmek istemişti doğruları ve son ilişkisini tam anlamıyla bir darbe yiyerek bitirmişti acı çekmek istiyormuşçasına. Belki bana olan tam güveni ve benim karşımdakine söylemekten hiç hoşlanmadığım meşhur cümlemle başlamıştı. O cümle nemiydi; “ben sana demiştim”. Kısacası iyi arkadaş arasında olması gereken temel unsurlar bizde vardı. Zaten beni şaşırtanda buydu; hep ben değilmiydim aşkla sevginin farkını sadece cinsellikten ibaret olduğunu savunan öyleyse neden daha fazlasını istiyordum ki? Uzun süredir farklı hislerim olmasına rağmen daha kendimi sorgulayamamıştım. Bunun için bazen kendimin bile şaşıracağı derecede dürüst ve açık sözlü olmama karşın ne kendime ne de ona söyleyebilmiş değildim henüz aşkımı. Çünkü emin değildim bende mi kalmalıydı bu sır olarak yoksa ona da söylemeli miydim? Onasöylemekten korkuyordum çünkü onu çok seviyordum ve biliyordum ki o da beni çok seviyor. Dolayısıyla benim daha önce yapmış olduğum hatayı yapmasından korkuyordum. Bu hata iki uçlu şizofren bir olguydu. Hatanın bir yanı fazla reel diğer yanı fazla hayalperestti detayına inildiğinde. Ya beni çok sevdiği için bana aşık olabileceğini sanıp duygularıma karşılık verebilirdi ya da bana aşık olabileceği halde hakkımda çok şey bildiği için ( özellikle bu şehirden ayrılacağımı) duygularına hakim olup mutluluğu hak etmemize rağmen ikimizn hayatında da sonsuza dek bir keşke bırakabilirdi. Belkide bunun için yani beni anladığını düşündüğüm için önce onun kendini sorgulayıp olumlu veya olumsuz bana açılmasını bekledim. Fakat herzaman yaptığım gibi önce kendimi yargılayıp daha sonra da onun yerine koyunca onun birbirimize son aşk hüsranlarımızda şahit olmamız gerekçesiyle gurur yapıp bana hisleri olsa dahi açılamama ihtimali olduğunu sezmiştim ve aşkta gurur olamayacağını bilen ben ne olursa olsun hislerimi ona söylemeye karar vermiştim sonunda.
Hikayemin hikayeleştiği nokta şuandan sonraki zamandı. Evet; dediğimi yaptım ve yazdığımı ona verdim. Nedenini bende bilmiyordum ama aşkımı bende ilk kez birine bu şekilde sunuyordum daha doğrusu sunmak istiyordum. Çünkü ikili ilişkilerde etkin, karşıdakinden istediği cevabı alabilecek nadir kişilerden olduğumu biliyordum. Bu yüzdendi belkide hikayemi ona sunuşum ve tamamlamasını isteyişim. Onu kendi kararlarıyla baş başa bırakıp hislerini tahminle değil de ilk ağızdan duyduktan ya da okuduktan sonra gerçeklere göre hareket edecektim. Hikayemi diyorum çünkü ona gidene kadar bu sadece benim hikayemdi. Ona ulaştığı anda bu hikayenin ikimizin hikayesi olacağını biliyordum. Ve bir kez daha haklı çıktım ilk kez beni bu şekilde mutluluktan havalandırmıştı adeta. Maalesef kalemimden başka paylaşacak kimseyi bulamamıştım Bursa’da herzaman yaşadığım gibi. Onun tamamlayışı hiç katkısız bir şekilde şu:
“Bazen herşeyi bilmek canını inanılmaz acıtır. Gördüklerini görmemek, anladıklarını anlamamak istersin. Yapamazsın. Ne kadar da olsa canın acımıştır bir kere. Denersin, zorlarsın ama acın daha da katlanır. Yüreğin onunla olmak ister keşke dersin beynim bildiklerimi yutsa yok etse. Anımsamasa hiç birşey, ama olmaz unutturmaz unutamazsın. Seviyor muyum? Bilmiyorum ama hislerim, yüreğim başka şeyler fısıldıyor kulağıma. Yalan ya da inkar değil yazdıklarım. Evet, kendime bile söylemeye çekinirken dilim nasıl söylesin kalemim nasıl yazsın? Ama oldu işte. Kendimi sınırlarımı aştım bir anlamda. Seni acıtmak istemem, kırmak, üzmek asla. Yapamam yapmamalıyım. Kahrolası beynim beni bazı şeyleri düşünmem için zorluyor. Olmaz diyorum olamaz. Duygularıma hakim oluyorum. Gözlerini sevdim en çok. Onları seyretmek inanılmaz. Kendimize bile söyleyemediklerimizi, itiraf edemediklerimizi “ne var bunda” dermişcesine söyleyiverdiler. Başka bakıyor gözlerin. Ah diyor neler var söylenecek. Anlıyorum yine anlamak istemezcesine. Kaybetmek istemiyorum seni. Böylesi güzel olmak zorunda. Evet haklısın dilim hiç bir zaman söylemeyecek yüreğimin sana dediklerini ve bu yüzden hayatımıza bir keşke daha eklenecek. Alışıcaz tıpkı senin ya da benim geçmişte yaşadığımız KEŞKELER gibi. Seni tanıdığım için gerçekten çok şanslıyım. İnanılmaz birisin. Sen beni tanımıyorsun, okuyorsun. Bazen diyorum ruh eşi böyle bişey mi? Bİr insan karşısındakini bu kadar mı anlar? arkadaşlıkta olması gereken herşeye sahibiz böylesi olmak zorunda……..?”
Onun hikayeyi tamamlayışı da tıpkı benim başlangıcıma benziyordu. Benim ki imkansızlıktan doğmuş başka bir imkansızlık ve onun umutsuzluktan ışıyan bir umuttu. Açıkça o benim imkansız olduğunu düşündüğüm aşkım ben ise onun umutsuz bakışlarının içinde ki umuttum. Bu tıpkı bir şeyi istemek fakat buna rağmen istemediğine inanmaya çalışmak gibi gerçek umudun ta kendisiydi. Bağlanmaktan korktuğunu söyledi bana; benim ona bağlandığımı anlamış ve sende kendine beni bağla dermişcesine. Zaten herkesin aradığı kişi değil midir bağlanmak istediği, bulunca kaçış niye. Ne o ne de ben, ne onu ne de beni kandırabilirdik artık. Herşey o kadar istediğim gibi ki kaynağı hiç tükenmeyecek sel sonrası taşkına uğramış bir nehir hızıyla akıyorum sana artık. Biliyorum bizim ki bir başlangıç değil bir bitiş olacak. Dur hemen korkma sen tutmasan bile ben tutacağım şuan elini. Sana tüm inancım ve şefaflığımla söz veriyorum mutsuzluğa, sevgisizliğe ve güvensizliğe sonsuza dek biteceğiz. Ve şimdi ne olur sonsuzluğa bitişimizin başlangıcını yapmak için sende koy diğer elini elimin üzerine……
Sıkıldım!.. Okunmuyor!.. kişisel yazı yazıyoz ama senin ki çok kişsel bea!.. (: nese ama iyi olmuş!.. bu arada bazı yerleri şiir gibi değil mi!.. aynı eleştriyi daha önce başka bir yazara da yapmıştım ama doğru yerlerden enter e basınca şiir oluyorsa şiir yazın!.. düz yazı başladınız die düz yazı kalması gerekmiyor.
nazım emmim den de esinlenebilirsiniz bu konuda!..
Benden esinlemeyinde!.. (:
Sıkıldım!.. Okunmuyor!.. kişisel yazı yazıyoz ama senin ki çok kişsel bea!.. (: nese ama iyi olmuş!.. bu arada bazı yerleri şiir gibi değil mi!.. aynı eleştriyi daha önce başka bir yazara da yapmıştım ama doğru yerlerden enter e basınca şiir oluyorsa şiir yazın!.. düz yazı başladınız die düz yazı kalması gerekmiyor.
nazım emmim den de esinlenebilirsiniz bu konuda!..
Benden esinlemeyinde!.. (:
Evet arkadaşlar şuanda kendimi elestiriyorum 🙂 noyana katılıyorum bu yazı fazla kişisel. Yazıdan %100 zevk almanız için hikayenin kahramanlarını yani
( beni ve aşkımı ) tanımanız gerekli. Fakat size bir öneride bulunayım. Yazıyı sesli okursanız sıkılmayacağınızı daha iyi konsantre olacağınızı garanti edebilirim. Yinede noyana sabredip bu sitedeki ilk yazıma yapıcı eleştrisinden dolayı teşekkürü borç bilirim. :))))))
Evet arkadaşlar şuanda kendimi elestiriyorum 🙂 noyana katılıyorum bu yazı fazla kişisel. Yazıdan %100 zevk almanız için hikayenin kahramanlarını yani
( beni ve aşkımı ) tanımanız gerekli. Fakat size bir öneride bulunayım. Yazıyı sesli okursanız sıkılmayacağınızı daha iyi konsantre olacağınızı garanti edebilirim. Yinede noyana sabredip bu sitedeki ilk yazıma yapıcı eleştrisinden dolayı teşekkürü borç bilirim. :))))))
Hala okuyamadım hastayım:( Ama bak şuna ne efendi çocuk yaaaa:( Canım damatçığım.Noyan efendi herkeze gül bahçeleri şettirdi Pamukumcana gelince “Al bi avuç diken!” Neyse yazdık bunları…Sen yazdın daha doğrusu….
Hala okuyamadım hastayım:( Ama bak şuna ne efendi çocuk yaaaa:( Canım damatçığım.Noyan efendi herkeze gül bahçeleri şettirdi Pamukumcana gelince “Al bi avuç diken!” Neyse yazdık bunları…Sen yazdın daha doğrusu….
Aaaaaaaaaaa 🙁 Bu mu sıkıcı yazı? Duygusuz insan? Cancağızım Pamukumcanım Ellerine sağlık yüreğine kalemine sağlık 🙂 Hoşgeldin sefalar getirdin…O mektubu kime yazsan tavlardın zaten:):):) Ama sen yine de başkasına yazma :)Çooooooooook güzel olmuş,şairane duygu aktarımı %100 daha ne olsun:) Entere basmaya gerek yok bence…
Aaaaaaaaaaa 🙁 Bu mu sıkıcı yazı? Duygusuz insan? Cancağızım Pamukumcanım Ellerine sağlık yüreğine kalemine sağlık 🙂 Hoşgeldin sefalar getirdin…O mektubu kime yazsan tavlardın zaten:):):) Ama sen yine de başkasına yazma :)Çooooooooook güzel olmuş,şairane duygu aktarımı %100 daha ne olsun:) Entere basmaya gerek yok bence…
ben okuyamadım yaff… aşk yazılarını okuyamıorum bi türlü… ben de yazarım ama okumaya gelince sıkılıorum…. şahsına yapılmış bi eleştiri değildir bu pamukumcan;)
ben okuyamadım yaff… aşk yazılarını okuyamıorum bi türlü… ben de yazarım ama okumaya gelince sıkılıorum…. şahsına yapılmış bi eleştiri değildir bu pamukumcan;)
:S sasırdım..:S
:S sasırdım..:S
Aşk yazısı olduğundan değil ama fazla bi akıcılık yoktu sanki yazıda,bi yerinde bayağı bi kaptırdım kendimi,bi yerinde bıraktım,sıkıldım…Ama okudum,hoş güzel ama uzun cümleler sıkıcı olmuş söylemeden geçemeyeceğim…Ben de yazıyorum bişeyler…
Şu an da yolladığım mail’in onaylanmasını bekliyorum ki burada yazabileyim,çok sevdim bu siteyi yahu!.. (:
Aşk yazısı olduğundan değil ama fazla bi akıcılık yoktu sanki yazıda,bi yerinde bayağı bi kaptırdım kendimi,bi yerinde bıraktım,sıkıldım…Ama okudum,hoş güzel ama uzun cümleler sıkıcı olmuş söylemeden geçemeyeceğim…Ben de yazıyorum bişeyler…
Şu an da yolladığım mail’in onaylanmasını bekliyorum ki burada yazabileyim,çok sevdim bu siteyi yahu!.. (: