Akşamüstü Aldanışı
Denizin maviliğine aldanıp, sıcak bir gün batımında oturuyorum sessiz bir banka. Karşımda, bir iki adım ilerde deniz başlıyor. Arkamda cıvıl cıvıl bir kuş cennetini andıran bahçeler…
Güneş yavaş yavaş batıyor. Sen git de ben geleyim der gibi bekliyor ay kenarda. Martılar yiyecek arıyorlar gökyüzünden usulca.
Birkaç yüz metre sağımda iki insan birbirlerine sarılmış oturuyorlar. Gülümsemelerinden ve hareketlerinden, sevgili olduklarını anlıyorum. Martılara simit atıyorlar parça parça kopararak.
Mutlular bu yüce evrende. Onlara bakarken kendimden bir şeyler buluyorum sanki. Özlemle anıyorum geçmiş yıllarımı…
Etrafım çok romantik. Güneş, şu anda denizle birleşmiş. Az sonra tamamen batacak. Deniz, artık gece olacağını hisseder gibi azaltıyor dalgalarını. Rüzgâr hafifliyor. Kuş cıvıltılarının yerini böcek sesleri alıyor yavaşça…
Güneşten eser yok artık. Gökyüzündeki konforlu evini aya teslim ediyor bu geceliğine. Sabah bir daha göğe çıkacağını bildiğim halde içimde bir burukluk oluşuyor. Etrafım çok karanlık. Sadece dolunay tepemde loş bir ılık yayıyor etrafa. Hafiften sis var buralarda…
Bu puslu gecede daha birkaç saattir buradayım ancak şimdiden üşümeye başladım. Bir defter ve bir kalem çıkarım duygularımı şiire dökmeye çalışıyorum. Beğenmeyip yırtıyorum bir zaman sonra. Tekrar, tekrar ve tekrar deniyorum. Taa ki beğenene kadar teker teker yazıyorum satırları…
Karşımda bir doğa harikası beliriyor: “Yakamoz” Ayın bu denize vuran ışıltıları beni büyülüyor. Kendimden geçiyorum…
Hava artık iyice soğudu. Toparlanmaya başlıyorum. Sıcacık yuvama gitmek için veda ediyorum bu gece de denize. Gecenin siyah ve soğuk havasına aldanıp, ayrılıyorum buradan…