ISAURA

Söze nasıl başlayacağımı bilmiyorum. ‘Aslında’ diye başlamak istedim bir an ama paragrafa ‘aslında, ama’ gibi bağlaçlarla başlanmaz.

Çok uzun zaman oldu yazmayalı. Yazmak gelmedi içimden. Artık bir yere boşaltmak zor geliyor düşüncelerimi. Onları bir çarkın her dişlisine diziyorum, dönüp duruyorlar.

Anlatmak istediğim şey Nietzsche. ‘İlişki güç mücadelesindne başka bir şey değildir.’ der Nietzsche. Haklı sanırım. Mücadele edemiyorsun olmuyor, yürümüyor. Mücadele etmeye çalıştığında karşındaki boyun eğiyorsa sinirlerin bozuluyor, ‘bitsin’ diyorsun. Mücadele ettiğinde ‘tamam, olmuyor işte,anlaşamıyoruz.’ deyip pes edip yine bitiriyorsun. Bir ortası yok bunun. ne yaparsan yap bitiyor.

‘Aşığız biz birbirimize!’ yalanın önde gideni. Bu kadar komik başka bir cümle yoktur herhalde yeryüzünde. Sizin ‘aşk’ dediğinize biz ‘salaklık, kölelik, sıradanlık’ diyoruz. Ruhunu satmışsın sen başka bir kula. Hem de gereksiz ve yüzeysel bir mutluluk karşılığında. Sen de onun ruhunu almışsın aynı şekilde. İkinizinde tek yapmak istediği şey ruhu köleleştirmek. Ruhun isteklerini karşılamayıp, nefsini köreltmek… Ruhu, bir hayvan terbiyecesinin yaptığı yapıtığı gibi tımar etmek.

Böyle mutlu olunur mu? Eğer aşık olsan da olmasan da mutsuz olacaksan, mutsuzluğun mazoşist zevkini aptal, yalancı bir mutluluğa tercih etmek daha mi iyi?

Asıl konu ise şu: Eğer insan mücadele edemeden duramıyorsa, illa ki birilerinin ruhunu satın almak istiyorsa, buna engel olacak kimse yok. Ama bunun hayatın temeli olarak görmek ne kadar saçma. Birinin ruhuna sahip çıkarsın, üzerinde egemenliğini ilan edersin, sonra sıkılırsın, gidersin. Aslolan, insanın kendinden çıkıp dağların üzerinden tüm evrene bakıp kendisinin ne kadar küçük, evrenin ise ne kadar yüce olduğunu görebilmesidir.